29 Aralık 2013 Pazar

Hu huu! Yıldızlar...

Bugün yine şımartıldım, baya bir pohpohlandım!
Havalara uçtum, bulutlara tırmandım.
Hu huu yıldızcıklaaar heyoo!


Yeni yıla sayılı günler kala ne kadar şanslıyım dedim bugün bir kez daha.
Ne kadar güzel ne kadar özel insanlar var hayatımızda diye düşündüm bugün bir kez daha.

Kuzenim(cınımm kuzenim) bana bir sürpriz hazırlamış, akıllara zarar.
Çok güzel bir sürpriz hikayem daha oldu. Yarın güzel mi güzel bir post hazırlayacağım.

Ama öncesinde uyarayım dedim. Gözleriniz kamaşabilir, lütfen gözlük takın yazıyı okurken:)

Sevgiler, CB
Xx!

#jingle my bells

Yeni yıl yeni yıl yeni yıl yeni yıl sizlere kutlu olsun
Yeni yıl yeni yıl yeni yıl yeni yıl bizlere kutlu olsun

Yeni yıl geldi çattı!
Yılbaşı akşamı için planlar yapıldı.
Çam ağaçları süslendi, renkli ışıklar takıldı.

Aralık ayı, yılın en mutlu olduğum zamanı. Hava soğuk olmasına rağmen, ortalıkta uçuşan bu yeni yıl havası yetip artıyor. Ve ben de hemencecik çıkardım yeni yıl ağacımızı ve süsleri, hadi dedim ortalık şenlensin biraz!


Ve birinci fotoğrafımız minik çam ağacımızdan. Fotoğrafın teması "happy new year"
İkinci kare yani bu güzel kolaj ise ilk çam ağacımızdan.
Evet ilk çam ağacımızdan, çünkü çam ağaçlarının sayısı 5'e çıktı yıllarla birlikte. Ama ilkler her zaman çok özeldir. Ankara'dan Kocatepe Beğendik'ten almıştık bu minik çam ağacını. O zamandan beri gezdi durdu bizimle her yere. Ailemizin bir üyesi adeta.

Çam ağaçlarının sayısı arttı demiştim, tabii süslerimizin sayısı da arttı.
Mest oluyorum resmen süsler ortaya çıkınca ve yeni yıl ağacı süsleme zamanı gelince.
Resmen sırf bugünler için yaratıldığımı bile düşündüğüm olmuştur. Boşuna yazının başlığını Jingle My Bells koymadık herhalde:)

Süslerimize en son katılan parçalardan bir tanesi. Cupcake bağımlısı biriyim. Cupcake yeme manasında değil, daha çok konseptine düşkünüm. O yüzden de bu cupcake'li yeni yıl süsünü görünce "sen benimsin ben de senin" dedim, kaptığım gibi ben eve bi koştur bi koştur... Süsleri ağaca bir takıyorum; sanki kovalayan var:)
Ve yeni yıl zamanının olmazsa olmazı, Charles Dickens'dan "Bir Noel Şarkısı"!
Ablamın hediyesi olan Bir Noel Şarkısı, yeni yıl konseptimin yıldızıdır adeta. Hani yılbaşı havasına giremediğim zamanlar olduğunda, utan utan Ebenezer bile nasıl bir noel ruhuna sahip diye kendi kendimi eleştiriyorum.

Dilerim 2014, hepimiz için heyecanlı, sürprizli bir yıl olur!
Yeni yıl bize yepyeni mutluluklar getirsin!

Sonsuz sevgilerimle, CB
Xx!

22 Aralık 2013 Pazar

#Kış şarkısı

Nil'in bir şarkısı var, adı Kış Şarkısı...
Şarkı,
"Bugün hava sıfırın altında on" diye başlar.


Sözleri bana epey bir uygun. Çünkü havalar soğumaya başladığı andan sonraki her gün benim için hava sıfırın altında on.

İnsanlar ikiye ayrılır:
Üşümeyenler ve üşüyenler.

Ben üşüyeler kategorisinin demirbaş asil üyesiyim.
Ne yapsam da kışın soğuğundan korunsam diye uykularım kaçar adeta.
Botlarıma çeşit çeşit keçe ve bilumum benzeri tabanlık alırım ki ayacıklarım üşümesin.
İşte kış beni böyle çarpıveriyor.

Ellerim kuruyor, dudaklarım çatlıyor.
Burnum zaten her daim kırmızı ve akmaya elverişli halde "hazır ol" komutunda bekliyor.

Eh hal böyle olunca ciddi önlemler almam gerekiyor!
İşte ben de cephaneliği hazırlıyorum kış geldiği zaman.
Kağıt mendilimi, el kremimi, nivea med lipstick'imi, kuru ciltler için bire bir olan clinique kremimi veee olmazsa olmazım el ısıtıcımı yanımdan ayırmıyorum.

Evet, ne sandınız el ısıtıcım var.
Ablam yurt dışından almıştı bana burada satılıyor mu bilmiyorum.

Bir bardağın içine sıcak su koyup bekletiyorsunuz 3-5 dakika.
Sonra avucunuzun içine alıp ellerinizi ısıtıyorsunuz.

Harika bi'şey. Sevimliliği de cabası. Yerim seni benim minik el ısıtıcım.(Aynı zamanda burun ısıtıcım)

Sevgilerle, CB
Xx!

#YummySoup

Çorba deyip geçmeyiniz...

Birinci sınıf bir çorba, ikinci sınıf bir tablodan daha yaratıcıdır demiş Abraham Maslow.
Daha yaratıcı olan ise birinci sınıf bir çorbanın X-Large kahve kupasında objektife yansımış halidir.
Mesela;
Kremalı mantarlı ve maydanozlu çorba, kekikli kıtır ekmekle buluşursa hani tadından yenmez derler ya. Desem de inanmayın; öyle bir yenir ki tadı damağınızda kalır.

Huzurlu bir pazar günü ve lezzetli bir çorba...
Immm yummy yumyy! Keyiften 4köşe mi oldum nedir:)

Sevgiler, CB
Xx!

Superman Style!

Havalar mübarek mayın tarlası!
Bugün yağmur, yarın kar, öbür gün fırtına. Ne zaman ne olacağı belli değil ki. 1 dk öncesini bile kestirmek zor.
Tabii soğuktan donuyoruz o ayrı ama bileşeni ne olacak?
Soğuk + yağmur, soğuk + kar, soğuk + tipi, soğuk + kuzey kutbu... Listenin sonu yok.


Hazırlıklı olmakta fayda var derim ben.
O yüzden de T-box yağmurluğum her daim yanımda!

Bir nevi arkadaş hediyesi olan bu çanta şeklini alan yağmurluk, bir bavulu andıran çantamın bir köşesinde ikamet etmekte aylardır.
Yağmur mu yağdı?
Ta taam hemen bir superman havasına bürünüp çantamdan yağmur kostümümü çıkarıp giyebilirim.

"minion style, o yea!"

Eh adı üstünde"yağmurluk", soğuk havadan korumaz ama saçlarınız yağmura meydan okur ve ahenkle dans eder:)
En kısa sürede kendinize bir T-box çanta yağmurluk edinin, uyarmadı demeyin; son dakika sürprizlerine hazırlıklı olun!

Sevgilerle, CB
Xx!

I'm back!

Ciaooooo!
Uzuuun çok uzun bir aradan sonra sevgili blog'um ve ben baş başa kalabildik.
Bir önceki yazıyı 2 Aralık'ta yazmışım. Ah ne utandım ne utandım. Yanaklarım al al oldu.
Bir hata yaptıysam telafi etmekten yanayımdır. O yüzden de,
Neler mi oldu bu 20 gün boyunca?

(Flashback)
Sabahları 6'da uyanıyorum. Akşama kadar inanılmaz bir koşturmaca.
Hani "yorgunluktan pestili çıkarmış" ya insanın. Artık o deyimi dilediğinde kendi yaşamımla özdeşleştirebiliyorum. Ah ne büyük mutluluk!

"Çalişşş çalişş çaliiiiiş, alışveğğişşş yööööööök!"
İşte 20 günün tek cümleyle özeti:))

Tabii o kadar da umutsuz değil durum neyse ki.
Ayrı bir postta yer vermeyi düşünüyorum Clinique alışverişimize.

Neyse ne diyordum, hah yorgunluk!
Ama bu yorgunluk beni durduruyor mu?
-No no no no!

Haftada 3 gün plates'e gidiyorum. Yalnızca plates de değil, modern dans, samba, plates, nefes egzersizi ve daha neler neler... Günün stresini de atıyorum böylelikle, sonra değmeyin keyfime:)

Böyle bir şey yok tabii. Eve gelip duş ve uyku. Serçe parmacığımı oynatacak mecalim bile kalmıyor.
Sanmayın ki şikayet ediyorum. Tecrübe olarak paylaşıyorum.
Yoksa beni ideallerime yaklaştıracak her şeye can simidi gibi sarılırım.
İnanılmaz bir koşturmaca yaşıyorum yani. Ama sanki güzel de.
İnsanın hayatında biraz hareket olması hiç de kötü bir şey değil bence.

(Acaba 3-5 ay 1-2 yıl sonra bunları okuduğumda "ne edebiyat parçalamışım yo!" der miyim bilinmez.)

İşteki 1 ayımı doldurdum. Hey gidi heyy... Neler oluyor hayatta:)
Erken uyanmaktan şikayetçiydim ama bir pazar günü bile saat 7'de uyandım. Alışkanlık olmuş işte.
Pazar uykularına da elveda.

Öpüyorum sizi pazar günü uykuları. Bir daha ne zaman görüşürüz bilinmez.
Arada ziyarete gelin, arayı açmayalım pliiiiiz!

Ah ahh bir zamanlar öğlenlere kadar uyur sonra da ses yapıp uyandırdıkları zaman çıkıp;
diyerekten çemkirirdim kim denk gelirse. Her çıkışın bir inişi var tabi haliyle.
Bugün evin en erken uyanan üyesi olarak klavyenin tuşlarına bile çıt çıt sessizce dokunuyorum.

Olacak böyle şeyler. Alışmalı insan çalışmaya.

İşe yeni başladığımda "çalışma hayatı" diye bir şey yok.
"Çalışma" mı "hayat" mı demiştim. Hala arkasındayım dediğimin. O yüzden de görselini bile hazırladım tarihe yazılı kayıtlar bırakmak için.

Arayı açmamak dileğiyle ve
Sevgilerle, CB
Xx!

Yazının özeti: İnsan bir şeyi istemeye görsün; ondan korkun!
Yazarken: Joshua Radin - Winter

2 Aralık 2013 Pazartesi

80s partyy!

1 Aralık, önemli bir tarih. E ne de olsa yeni yılın habercisi.
İşte biz de böyle güzel ve de önemli bir günü son anda dahil olduğumuz muhteşem bir 80ler partiyle kutladık. Gitsek mi gitmesek mi, gidersek ne giysek, ama sonraki gün de iş var nasıl uyanacağız derkeeeeen...
...
Kendimizi bir anda bir evin kapısının önünde buluverdik.
Zili çalmamızla, içeriden elinde viski bardağıyla robdöşambr'lı bir centilmen ve 80ler disco kızı fırladı. Çok ciddiyim, rüya değil bunların hepsi gerçek.
Ve fonda John Carpenter'in unutulmaz The End'i çalmasın mı!
E bizi kapıda bi gülme krizi tutmasın mı! :)))
The End şarkı adı, belki yabancı gelebilir, halk arasında Nuri Alço müziği diye de biliniyor:)

Patlayan şekerlerden sulu göz sakızlara, capri-sun'lardan big babol'lara, dantellerden misketlere kadar muhteşem bir konsept eşliğinde bol kahkahalı bol nostaljili bir gece geçirdik. Şiddetle tavsiye edilir. Arada kaçıp başka başka zamanlara gitmek lazım.
  
Şimdilik bu kare birkaç ipucu verir diye düşünüyorum:)
Vakit bulursam ayrı bir post da yazmayı çok isterim. Ama yaza yaza bitiremem herhalde:)
Niye mi vakit bulursam?
Bunu duymamış olayım, özellikle işe başlayalı bugün tam 12.günüm olmuşken:))
(çıp çıp çıp: alkış efekti)

Rüyanızda 80leri görmeniz dileğiyle,
Çok sevgiler, bol nostaljiler, iyi geceler, CB
Xx!

28 Kasım 2013 Perşembe

We can do it!

İşte 8. günümü de bitirmiş olmanın gururunu yaşamaktayım şu an.
Tabii sabahları o gururdan eser yok o ayrı. Her sabah beynimde ne tilkiler dönüyor, ne yapsam da biraz daha uyusam. Altı üstü 5 demeyin. O 5 dakika bildiğiniz 'cennette 5 dakika' :)
Kendimi nasıl pohpohluyorum bir görseniz: "bu sabah da uyanabildim, o yea"
sonra bir gaza geliyorum tıpkı Wonder Woman gibi, şekil A:
Her sabah uyanıp işe gittiğim(gidebildiğim) için kendimi süper kahraman gibi hissediyorum. Şimdilik durum bu, sonra başka alternatif gaza getirme yöntemleri bulabileceğime inanıyorum. Evet buna yürekten inanıyorum.

Ve yorgun bir iş gününün sonunda bazı cevaplar arıyorum.
Şu sıralar radığım cevaplar tabii daha çok uyku düzeni, insanlar sabah erkenden nasıl uyanır gibisinden. Ama bu soruların cevabını bilen beri gelsin, diğ mi?
Okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum. Sırf adını merak edip aldığım bu kitap gizli bir hazine adeta.
Cevapları bulana kadar okuyciiim gece-gündüz hiç bıkmadan.
Ben ve m&m'sciklerim, oturduk kitabın başına, cevapları bulmaya çalışıyoruz.
İş sonrası terapisi. Imm çok lezzetli!
Ama birbirimizi fazlaca seviyoruz. Ben sanırım...ımmm..nasıl desem..biraz daha fazla... seviyorum! Severken öldürmek deyimi sanırım pek uygun bu duruma.
Sonsuza kadar kalbimde yaşayacaksın!

Çok sevgiler, CB
Xx!

26 Kasım 2013 Salı

Biri iş mi dedi?

İş hayatı ızdırap dolu.
Sabah uyanmak zor.
Uyanıp hazırlanmak daha zor.
Evden çıkıp işe ulaşmak felaket zor.
İşe gidip akşama kadar aralıksız çalışmak ise en zoru.
Ey para, eyy emeklilik sen nelere kadirsin!

Çalışma hayatında 6. gün bakışım işte tam olarak şöyle:
"Biri iş mi dedi?"
Sevgiler, CB
Xx!

24 Kasım 2013 Pazar

Bir Redaktörün Gizli Defteri

Kayıt 000001.

Her yer gürültülü. Çok fazla klavye sesi ver ve telefonlar susmuyor.
Bir yandan konsantrasyonumu bozmamaya diğer yandan da metinleri düzenlemeye uğraşıyorum. Gözüm sürekli saatte. Tik tak tik tak...
Çalışma hayatı diye bir şey yok. Doğrusu, "çalışma mı hayat mı?"


İşte yukarıdaki resim gibi kendimi motive edici sloganlar bularak, iş hayatına sıkı sıkıya bağlanmaya çalışıyorum. Aklımda hep aynı nakarat:


"I know I can, I know I can
Be what I wanna be
If I work hard at it
I'll be where i wanna be..."

Sevgilerle, CB
Xx!

22 Kasım 2013 Cuma

#beni sürprizlerle şımartın.lütfen#

Bu post bir başka!
Son zamanlarda bir hayli sürpriz yaşıyorum. Ve blogumda da paylaşıyorum zaman zaman.
İşte geçtiğimiz gün bir yenisi daha eklendi sürpriz koleksiyonuma.
Nasıl bir sürpriz mi? - Şahane!


Ladies and gentlemen... Görmüş olduğunuz bu kutu kutu kutu pense, benim sürprizlerle dolu kutum. Evet benim kutum! Görür görmez bir sevdim bir sevdim, sanki yıllar önce kaybolmuş da yeniden bulmuş gibi oldum:)
Kutuyu görünce ben bir sevin bir sevin... Tabii hemen açtım baktım içinde ne var diye.
Ve... Şok, şaşkınlık, mutluluk, kahkaha, havalara uçmaca! İşte kutumun içinde çıkanlar:)
Maneviyata önem verdiğim kadar maddiyata da önem veririm:)Bu yüzden de kutunun içindeki hediyeler beni kalbimin tam orta yerinden vurdu!

Sürpriz kutu açma seremonisi huzurlarınızda:




Hiç beklemediğim bir anda hiç beklemediğim bir sürprizdi.
Arkadaşıma da söyledim, hiç gerek yoktu demek isterdim; ama çok harika bir sürprizdi, diyemiyorum:)
(demiştim, maddiyatçı bir yanım da var:))

Beni hep böyle sürprizlerle şımartın lütfen!

Böyle harika hediyeleri almak demek, yüzünde kocaman bir sırıtışla etrafta gezinmek demek. Hayatında, sana böyle değer veren insanlar olduğunu bilmek ve bunu bilerek yaşamak demek... Sonsuz bir mutluluk sebebi! Bir insan başka ne ister ki?

Dipnot:
Soru: Peki klaket ne işe yarar?
Cevap: Klaket, filmlerin çekimi sırasında, sahneleri ve bölümleri ayırmaya yarar.

Ama daha önemli bir şey var klaketle ilgili.
Klaket göründüğü anda kamera, ışıklar, motor... Hepsi senin üzerine odaklanmış olur ve anla ki o an bir aksiyonun tam ortasındasın:) Klaketleri hep çok sevmişimdir. Zaman zaman sihirli olduklarını bile düşünmüş olabilirim hatta:)) Hani her takımda bir maskot, bir simge olur ya, işte klaket de benim hayatımın sevimli maskotu. Ben nereye, o oraya!

"Hayatımızı biraz film gibi yaşamanın bence hiçbir mahsuru yok;
ve eğer film gibi yaşayacaksak da
bence herkes kendi hayatında başrolü oynamalı!"

Sevgilerimle, CB
Xx!

21 Kasım 2013 Perşembe

#I am at work!

"Keşke işim olsa çalışsam..." derken,
"İşe mi başlıyorum yoksa?" demeye kalmadan "işe başladım!" cümlesine geçiş...

Geçmez olaydım!
Maaş günü geldiğinde, para acılarıma derman olabilir kısa bir süreliğine; fakat o gün gelene kadar, kendime acımayı sürdürmeyi düşünüyorum kararlı bir şekilde.
Gollum yüzüğü kaybettiğinde yaşadığı acıları düşünün ve onu 1000 ile çarpıp sonra da 100 katını ekleyin.
İşte ben böyle bir hal içindeyim.

Elveda sabah uykularım. Elveda tasasız günlerim. Elveda sadece dizi izleyip kitap okuduğum o hayat. Elveda gençliğim. Elveda...

Rivayet:
"...ve bu bir devrin sona erip yeni bir devrin başladığını gösteriyordu."

CB, Xx!

19 Kasım 2013 Salı

#bubble wrap

Nedir bu bubble wrap?
Ya da bir diğer adıyla air bubble film?
Eminim ki tanımayanınız bilmeyeniniz yoktur. Halk arasında "patlatmalık plastik balon" olarak bilinmekte:) Dilimizdeki karşılığı rezil. Balonlu naylon olarak tanınıyor(Yerinde olsam ağlardım).
Bence hava kabarcığı filmi deseler daha bir hoş gelir naçizane kulaklarımıza.
Eşyaların taşınması sırasında darbe alıp kırılmasını önleyen bu 'bubble wrap', bir çocuğun eline geçtiğinde inanılmaz derecede tehlikeli olabilir.

Baloncukları patlatmasını engeleyemezsiniz, ve baloncuklardan ayrılmasını da sağlayamazsınız. Çünkü artık o plastik baloncuk şeridi, 2. bir deri gibi adeta çocuğun üzerine yapışmıştır.
Geriye kalan tek seçenek: Cinayet(Ortalık çok batmadığı sürece, bence bir mahsuru yok)

Ama tabii bir çocuğun eline geçmediği sürece çok yararlı bir şey.
Neden mi?
Çünkü iş hayatı, koşturmaca, sinir, stres... Yıprandık.
Ama "BUBBLE WRAP" biz stres altındaki insanlar için parıldayan bir güneş adeta:)
İşte ben de bugün günlerden 'bubble wrap günü' dedim ve birkaç yüz tane baloncuk patlattım.
Çok iyi geldi, tavsiye ediyorum. Bir toptancıyla anlaşmayı bile düşünüyorum. Çünkü-üzülerek söylüyorum ki- yaş ilerledikçe sanırım daha çok ihtiyacımız olacak.

Sevgiler, CB
Xx!

18 Kasım 2013 Pazartesi

Special times, special friends - Vol.2

Bir önceki yazımda sürpriz hediye paketimden bahsetmiştim. Yazı bitince dedim ki bir yazı daha yazmalıyım ve doğum günümde beni mutlu eden insanları onurlandırmalıyım.
Öncelikle, müzik hayatımda vazgeçemeyeceğim şeylerden biridir. Bana göre dört ana elementin beşincisidir. Öyle bir öneme sahiptir.
O yüzden de çok sevdiğim Creative Zen mp3 çalarımın yavaş yavaş ekranının gidip gelmesi ve tuşlarının bir basıp bir basmamaya karar vermesi, beni ciddi anlamda endişelendiriyordu.
Yeni bir mp3 almanın zamanı geldi mi biraz daha beklesem mi derken,
doğum günü ganimetlerime bir yenisi daha eklendi ve çok sevdiğim bir arkadaşım bana yepyeni bir mp3 hediye etti. 16GB hafızasının önünde 1 dk.lık saygı duruşu lütfen.

(1 dk. sonra)
İşte fotoğrafta görmüş olduğunuz, yeni mp3-mp4 çalarım.
Doğum günüm, gerçekten çok güzeldi.
Daha güzel geçemez derken, kapı çaldı.
Kim o? 
-Sürprizzz!
Ne diyebilirim ki sürprizlere doymuyorum:))
Çok sevdiğim bir arkadaşımdan, tatlı mı tatlı BonnyFood lezzet kekleri geldi.
Gerçekten çok tatlıydılar. Hımm nasıl lezzetli anlatamam.

Tabii ablamın elinde klaket konseptli pasta ve kurabiyelerle çıkıp gelmesiyle, daha güzel bir hale gelmiş olan ve yo dostum yoo daha da güzelleşemez artık derkeen... Bir anda bambaşka oluverdi.
Bir insanı doğum gününde mutlu etmek için dünyaya gelmiş olan herkes etrafımda sanırım:)

Ve bir öncekinde olduğu gibi, bu yazının sonunda da Audrey Hepburn'un unutulmaz sözünü tekrarlıyorum:

"Gerçek arkadaşlar, seçebildiğiniz ailenizdir."

Sevgilerle, CB
Xx!

Special times, special friends!

Geçtiğimiz hafta elime çok güzel bir hediye paketi ulaştı.
Ama ne hediye paketi, içinde yok yok!
Sevgili Kitap Tutkusu bana çok güzel bir sürpriz hazırlamış.
Bu sene doğum günü hediyelerim sayesinde nirvanaya ulaşmış oldum böylelikle:)


Öncelikle bir Julia Quinn hayranı olduğum için ve doğum günümde yazarın yepyeni kitabını hediye olarak aldığım için pek mutlu oldum. Hatta birkaç yaş gençleştim bile denebilir.
Doğum günüm olduğu düşünülünce, cümledeki ironiyi fark etmişsinizdir sanırım.

Kitabı okumaya başladım. Şahane bir şekilde başladı, heyecan zirvede. Hele bir de ilk sayfalarda olduğum düşünülünce, kitabın sonuna kadar bakalım ne olaylar, ne olaylar...

Kitabın yanı sıra görmüş olduğunuz gibi çay ve kahve saatlerimin keyfine keyif değil şahanelik katacak bin bir çeşit çaylar, kahveler, bonibonlar, topitoplar ve de sevimlilik abidesi bir tepsicik de hediye paketimin içindeydi.

Sadece bu kadar da değil, milyonlarca kitap ayracı, yüzlerce de ön okuma kitabı. Tamam burada biraz mübalağa yapmış olabilirim ama çok değil, az biraz :)
Tabii çok sevgili Kitap Tutkusu bununla da yetinmemiş Dex Kitap kataloğunun içine tek tek hiç üşenmeden kitaplarla ilgili düşüncelerini yazmış. İşte bir kitap blogu yazarı arkadaşınızın olmasının sonsuz faydaları:)

İşte böyle süper ötesi bir hediye paketi alınca haliyle biraz şımarıyorsunuz, bir süre balerinler gibi süzülerek dolaşıyorsunuz ortalıkta.
Dahası hayatınızda böylesi güzel insanlar olduğu için bir kez daha mutlu oluyorsunuz.
Şimdiye kadar doğum günümde aldığım en güzel hediyelerden biriydi bu sürpriz paket.

"Gerçek arkadaşlar, seçebildiğiniz ailenizdir." demiş Audrey Hepburn.
Bu güzel söz sanırım bu yazının özeti...

Sevgilerle ve de sevgili Kitap Tutkusu'na sonsuz sevgilerimle, CB
Xx!

15 Kasım 2013 Cuma

Cover Babe: Sarah Jessica Parker

Kasım'da Cover Babe başkadır.
CB gururla sunar:
bir-CoverBabe-projesi!


Blogumun adı Cover Babe olduğundan bundan böyle her ay bir kapak kızı yer alacak dergide(blogda).
Ve ilk Cover Babe, Sarah Jessica Parker!


Sayı: 1/ Kasım 2013
Kapak kızı: Sarah Jessica Parker

Halk arasında bilinen adıyla, Carrie Bradshaw.
Bu kadını ya seversiniz ya da nefret edersiniz. Orta yolu yok. Biraz seviyorum diyeni hiç duymadım mesela. Kapak kızı olarak derginin ilk sayısında yer aldığından ben sevenler kategorisinde yer alıyorum haliyle.


Kendisi, Sex and the City ile vazgeçilmezimiz oldu.  Modadan ilişkilere her konuda bizlere tavsiyeler verdi. Ama 80'li yıllarda da hayatımızda unutulmayacak izler bıraktı. Mesela, 85 yılında çektiği Girls Just Want To Have Fun filminde olduğu gibi.


Filmin adı, kısa bir özeti aslında:) Cyndi Lauper da unutulmaz şarkısıyla filmi efsaneler arasına taşıdı.


6 yıl sonra SJP, L.A Story ile, ben baş rolde çok güzel oynarım diye adeta bas bas bağırdı, Sex and the City'deki başrolüyle deyim yerindeyse soprano çığlıkları attı!



Dizi gerçekten çok başarılı oldu, ödüller kazandı. Ama en büyük ödülü, bizlerin gönlüne taht kurmasıydı sanırım. O ışıklı şehirin yanında cosmopolitan ve o birbirinden farklı 4 kadın, adeta gözlerimizi kamaştırdı.


Sarah Jessica Parker'ın, bir moda ikonu olarak parlayan yıldızı bir daha hiç ama hiç sönmedi. Geçen gün bir yerde okumuştum, hepimiz birer yıldız tozuyuz yazıyordu. Eğer biz sıradan ölümlüler yıldız tozuysak, bu kadın toz, toprak, kaya parçası adeta:)



SATC ile efsanevi bir moda ilahı olmuş olabilir ama aslında bazı bölümlerde insanı ağlatacak kadar rüküştü. Tabii o ifadesi yok mu, "ben yine zirvedeyim" bakışlarıyla bizi bizden aldı ve kendimizi sık sık şu cümleyi kurarken bulduk:
"Yaa kadın süper yaa, kadına baksana 10 numara, şu kıyafetlere bak, çok...çok...çok kendine özgü, dahası var mı yaaa!" :)

Bununla birlikte, Manolo Blahnik gibi muhteşem bir ayakkabı ile tanıştırdı bizi Carrie.
Tam bir ayakkabı tutkunu. Hatta parası olmadığı bir zaman mağazaya gidiyor ve sadece ayakkabılara bakmak istediğini söylüyor. Sonra da ayakkabılara dokunup iç çekiyor ve ağzından şu sözcükler dökülüyor:
"Water water everywhere, but not a drop to drink!" 


Yaklaşık 400 tane ayakkabısı olan Carrie Bradshaw, bir gün New York'un orta yerinde 21.yy'ın en gözde suçlarından "hırsızlık" ile yüzleşir.
Hırsız çantasını, yüzüğünü alır ve ardından, "Ayağındaki Manolo Blahnikler'i de çıkar bakalım!" der.
İşte o anda Sex and the City'den Dehşetin Gözleri filmine geçiş yapılır:


Sevgili Carrie'miz, şokta tabii  o anda. "Nee???" demesinin ardından hırsıza "No no no nooo!!!" diye dil dökmeye başlıyor ama nafile.
"Lütfen bayım, en sevdiğim ayakkabılarım bunlar. Yarı fiyatına almıştım. Numuneydi."
Hırsız dinler mi hiç? Ayakkabıları aldığı gibi toz oluyor ortalıktan. Geride ise Carrie'nin çığlıkları,feryatları...
Sanki çantası, parası, cüzdanı, yüzüğü çalınan o değilmiş gibi,
"Biri yardım etsin. Ayakkabılarımı çaldı!" diye çığlığı basıyor.
Tam anlamıyla bir trajedi.
Ama o günden sonra Manolo Blahnik ismi farklı bir ün kazanıyor.


Zaman zaman dizide söylediği özlü sözler diye tabir edebileceğimiz monologlarla, 21.yy felsefecilerinden biri olarak yer alıyor hayatımızda büyük düşünür Miss Bradshaw!
"Bak bak Carrie de şöyle demişti zaten, bak tıpkı once upon a time, aaa bildiğin Carrie Bradshaw'ım ben yaa" olayı ve daha niceleri... İşte bunların hepsi Carrie Bradshaw'dan hayatımıza dökülen yüzlerce pırıltılı boncuk. Belki biraz da inci.

Dizinin bu kadar sevilmesini sağlayan en büyük faktörlerden biri de müziklerdi bana göre.
Klasiklerden R&B'ye, unutulmayan şarkılardan unutulan şarkılara kadar geniş bir soundtrack yelpazesi yer almakta albümde.
İşte en sevdiğim sahnelerden birine eşlik eden unutulmaz bir klasik:


Ve 6 sezon boyunca Mr. Big'den duyduğumuz belki de en akıllıca laflardan biri:
"Not corny, It's classic." İlk defa dediği bir şeye %100 katıldım ve sanırım hem ilk hem de son olmuştu:)

Gelelim tekrar Sarah Jessica Parker'a.
Kendisi halen daha yıllara meydan okumaya devam ediyor. Ne yapıyor ne ediyor, estetik mi botoks mu, detoks mu diye içten içe meraktan ölüyoruz. Belki hepsi, belki de hiçbiri.


Tek bildiğimiz kuşburnu mucizesi:))
Morluk ve kırışıklıklar için kuşburnu yağı masajı yapıyor ve bunun sayesinde cildinin yenilendiğini, kuşburnu yağının kırışıklıkları önlediğini söylüyormuş. Aklımızda tutalım bunu çünkü, kuşburnu erken yaşlanma problemini ortadan kaldırıyor ve Sarah Jessica Parker da her gün birkaç bardak kuşburnu çayı içiyormuş.
Marketler, süper ve hiper marketler ve daha niceleri!
Korkun benden, kuşburnu stoklarınızı bitirmeye geliyorum:)

O inanılmaz(hem gerçek hem de mecaz anlamda kullanılmıştır) saçları içinse hint yağı kullanıyormuş. Yani benim anladığım hint yağı saçı önce güzelleştiriyor sonra da kendi haline bırakıyor ne yaparsa yapsın diye:) Denemekte fayda olabilir tabii.

Carrie Bradshaw'dan ilham alalım diyorsanız, yapabileceğiniz tek şey kendinize özgü ve doğal olmak. Ve bunu tüm duruşunuza, karakterinize yansıtmak.
Aynaya baktığınız zamanki görüntü sizi hoşnut ediyorsa, başkaları için farklı olmaya, kendinizi bambaşka kalıplara sokmaya ne gerek var ki?


Derginin ilk sayısında konuğumuz ve kapak kızımız Sarah Jessica Parker'dı.
Çok güzel ve eğlenceliydi bence onun hakkında yazmak. Okumak da bir o kadar eğlenceli olur umarım.

Carrie Bradshaw ve Cover Babe'den sevgiler...
Once upon a time...Xx!

14 Kasım 2013 Perşembe

Coversize Babe!

Oversized!
Önüm arkam sağım solum, her taraf oversized olsa yine de bıkmam.
Bu yılın yıldızı olmaya aday oversized giysiler.
Diyorsanız ki nedir bu oversized ya da oversize... Şöyle, adından da anlaşılabileceği gibi büyük beden giysi ya da bedensiz giysi gibi bir anlama geliyor.


Kabanlar, paltolar, hırkalar, kazaklar... Her yana bulaşmış durumda oversize modası.
Yakıştırıp giyene ne ala, ama herkes beğenecek diye bir kaide de yok tabii ki.
Bununla birlikte 
ben de düşündüm taşındım, bir kaban bir palto almalıyım dedim.
Ne zamandır niyetliydim ve sonunda istediğim gibi bir kaban bulabildim.
Benim aldığım kaban Koton'dan. Bej, bordo, lacivert gibi renk seçeneklerinin içinden vazgeçilmez rengim olan siyah olanı seçtim. Çok da hoşuma gitti. Bu akşam kendimi kobay olarak kullanmayı düşünüyorum. İlk denememi yapıp, yeni kabanımla dışarı çıkacağım. Bakalım güzel olduğu kadar sıcak da tutuyor mu?

Parmaklarımı çapraz yaptım lütfen lütfen lütfennn, sıcak tutsun lütfenn diyorum bir yandan da içimden.
Donarak ölmek için daha çok gencim.

Sevgilerle, CB
Xx!