12 Eylül 2013 Perşembe

Aloha!

Dün de söylemiş olduğum gibi kafamda fırıldak gibi dönen bir çark var.
Yeni fikirler füze gibi ordan oraya uçuşmakta. Blogda yazmadığım zamanlarda tabii ki de araştırmalar yapmaktayım. Ve o araştırmaların arasında da büyük bir keyifle Mentalist izlemekteyim.

Ne? Yoksa hala mentalist izlemeye başlamadınız mı? Daha neler!

Hadi bir an önce izlemeye başlayın ve Patrick Jane ile Red John arasındaki düelloyu elinize bir paket çekirdek alarak izlemeye başlayın. Diziyi izlemeye başlayınca "hımm ama nihayetinde bir Lost değil, yine de güzel" diyip de diziyi harcamayın çok rica edicem. Lost'un devri bitti. Hem de hatırlarsanız rezil bir finalle bitmişti. Lost'tan geriye kalan ise Jacob'ın yıllar sonra Supernatural'de Lucifer olarak tekrar karşımıza çıkması! Ben Lucifer'i görünce direk "aa Jacob ya bizim Jacob bu" demiştim mesela :))

Neyse, şimdilik dizileri bir yana bırakalım.

Şu anda dışarıda halen daha güneşli bir hava var. Sıcak mı sıcak... Ama tabii yanıltıcı bu sıcaklar; çünkü daha şimdiden geceleri ekstra battaniyelere, pikelere ihtiyaç duyar olduk. Soğuk kendisini hissettirmeye başladı(en azından akşamları diyelim), o yüzden de ne yapsak, yavaş yavaş kışlıkları çıkarmaya başlasak mı ne dersiniz?

Evet kesinlikle dolaplarda yazlıklarla kışlıklar yer değiştirmeye başlamalı! Ama tabii sonbahar için hayat kurtarıcı hafif trikolar, hırkaların içine giyilebilecek yaz günlerini anımsatan gömleklerimiz dolabımızda ilk sıralarda yer almalı. Ama diyorsanız ki tiril tiril gömleklerim, halen daha deniz kokusu sinmiş tişörtlerimden ayrılmam ayrılamam, o zaman dolapta kışlıklarla yazlıklar değiştirilmek için bekleyedursun; siz öncelikle kendinizi bu ayrılığa hazırlamaya çalışın:))


Şimdilik bu kadar, ama akşam için -ımm ne giysem, dolabı fazla dağıtmadan neleri eşleştirsem, ne giydim- gibisinden yeni bir post yazmayı düşünüyorum. Tabii yetiştirebilirsem.

Şimdilik hoşça kalın!

Sevgilerle, Xx

CB.

11 Eylül 2013 Çarşamba

Take my breath away!

Hakikaten aradan yıllar geçmiş. Şu sıra radyoculuk kariyerim sekteye uğrasa da kendimi tamamiyle indirdiğim yeni sezon dizilere, filmlere, kitaplara, dergilere ve hayallere kaptırmış durumdayım. 
Son olarak da ilgi alanlarımın içine bir de blog ekledim.
Bir nevi eni hayat amacım da denilebilir CoverBabe için!
Bunlar daha blogumun ilk günleri ama ileriki zamanlar için beynimde sürekli dönen yeni fikirler çarkı çalışmaya başladı bile!
Yeni-fikirler-çarkı bir fırıldak misali kafamın içinde dönüp dursun, biz de o sırada post'un da ismini aldığı Take my breath away'ı dinleyelim Berlin'den.
Okuldayken radyo serüvenime bu şarkıyla başlamıştım. İlk programımın ilk şarkısıydı.
Şimdi böyle yazınca bir hayli nostaljik geldi bana bu durum.
İçimde ekolu bir monolog yankılandı şu anda: Yaşlanıyor muyuz ne kuzum?

Sevgilerle, Xx
CB.


Pink Technology!

Veee karşınızdaa, Pink Technology!
Teknoloji hayatımızın içinde, olmazsa olmazımız adeta!
Hatta şu anda düşünüyorum da orta okulda kütüphaneye gidip ödevlerimizi nasıl araştırıyorduk, akıl sır erdiremiyorum doğrusu. 
Aslında teknoloji bağımlısı biri değilimdir; ama buna rağmen internet gittiği anda sinir krizleri yaşamaya başlıyorum. İlginç.
Teknoloji iyi, güzel, hoş, cici, evet! Ama önceliklerimiz arasında her zaman illa ki 1. sırada yer alacak diye bir olgu da yok nihayetinde.
Ben teknoloji söz konusu olduğunda "şu modaymış, en son bu çıkmış, hemen almam lazım" gibi bir mantık yürütmem. 
Tabii ihtiyaç olduğunu hissettiğim anda, konuya karar verilmiştir. Uzun araştırmalardan, incelemelerden, kıyaslamalardan sonra gidiliir ve en uygun, en cazip olanı alınır.Ben her zaman hep bir "siyah"tan yana olan insanlardanım!
Ama bir mp3 olsun, bir harddisk olsun, bir ipad kılıfı olsun; bunlara sahip olacaksam mutlaka tercihimi pembeden yana kullanırım. 
İşte hayatımdaki birkaç pembe-teknolojik-şey:



Sevgilerle, Xx!
CB.

Merhaba! Hello! Aloha! Bonjour! Hola! Ciao! Hallo!


Herkese merhaba!

CoverBabe, yazmaya, alışverişe, modaya, okumaya, kitaplardan ve filmlerden alıntılarla hayatımı süslemeye, eski giysileri atmak yerine değerlendirerek yeni giysilere dönüştürmeye ve daha bir sürü değişik şeylere olan sempatimin bir sonucu olarak ortaya çıktı.

Blogumda, hoş ve de güzel zamanlar geçirmeniz dileğiyle, CoverBabe'e hoş geldiniz!
Güzel ve de güneşli bir çarşamba günü nihayet uzun zamandır istediğim blogumu açmış bulunmaktayım!
Ve blogumun temel taşı sanırım şu cümle:

 "Oh honey, you look great!"


(Evet, bu cümleyi hayatımızın her anı duymak isteriz; ama öyle anlar vardır ki ekmek gibi, su gibi, hava gibi ihtiyacımız vardır bu cümleye! O yüzden de bloguma her adım attığınızda, kendinizi bu cümleyi okuyor bulacaksınız.)


Sevgiler, Xx

CB.