4 Ekim 2013 Cuma

Sandviç ustasıyım!

Neden mi "sandviç ustasıyım" başlıklı bir yazı yazıyorum?
İşte cevabı:

Tabii bu kez sıcak sandviç yaptım;ama soğuk sandviçlerde de oldukça iddialıyım!
Ne diyebilirim ki keyfine düşkün biriyim ve söz konusu yemekse, işi çok ciddiye alırım. Kolları sıvarım ve kendim hazırlarım.
Sonra da bir güzel mideye indiririm.

Nasıldı o tekerleme?
Biri almış, biri pişirmiş, biri yemiş... İşte tekerleme bütünüyle beni anlatıyor:)

Sıcak sandviçin yanına buz gibi CC gider tabii; ama cola'yı bıraktım bırakalım tam bir ice tea canavarı oldum.
(Evet mart ayıdan beri cola içmedim. 7 months free!) Neyse sandviçlerin yanında da bir bardak buzz gibi şeftalili ice tea içtim. Pc'de de Breaking Bad. Değmeyin keyfime:))

O zaman herkese Bon Appétit!
Sevgilerle, CB
Xx!

2 Ekim 2013 Çarşamba

The pink autumn...

Tık tık tıkkk!
Sonbahar kapıda!

Sabah uyandığımdan beri pencereden yazın bittiğini belli eden gri bulutlara
bakıp bakıp bir grimserliğe kapıldım ki sormayın!

Evet grimserlik... Hani karamsarlığa düşmeden önceki son evre.
Dedim ki bu ruh halinden çıkman lazım... Peki ama ne yapmak lazım?
Gri bulutlara inat havayı biraz renklendirmek gerek diye düşündüm ve birden rengarenk bir sonbahar geliverdi. Hava soğudu diye tüm yakınmalarıma inat pek özlemişim meğerse trençkotları giyip ortalıkta dolaşmayı:))

İşte sonbaharın ilk 'ne giydim'i karşınızda:
Fuşya trençkotumu çok seviyorum! Kalpli çantama ise bayılıyorum! Şemsiyem bir önceki "Şemsiye Yağmuru" postunda da yer alan Accessorize'dan tatlı mı tatlı bir şemsiye. Atkım Mavi'den. Biraz uzun olmasının yanında çook sıcak tutuyor, tavsiye ederim. Trençkotum ise Koton.

Hepiniz sonbahara hoş geldiniz! Benim için sonbahar fuşya ve bej tonlarında başladı.
Siz de rengarenk sonbahar kıyafetlerinizi çıkarın ve gri bulutlara meydan okuyun!

Sevgilerle, CB.
Xx!

Şemsiye Yağmuru!

Ladies and Gentlemen!
Önümüzdeki 6 ay boyunca sağanak şemsiye yağmuru bekleniyor!
Lütfen şimdiden önleminizi alınız.

Dün itibariyle sonbaharın geldiği kesinleşmiş oldu.
Sabah uyandığımda güneş ışınlarının o sıcak sarı rengi yoktu, havada gri bir bulut kümesi,
ağaçların yapraklarının rüzgarda savrulması ve daha birçok belirti....
Evet, resmi olarak sonbahar geldi!

Sıcaktan bunaldık, havalar biraz soğusun artık diye ne dualar ettik; ama gelin görün ki  her çıkışın bir inişi vardır. Bu ay itibariyle trençkotlar, şemsiyeler parıl parıl bir şekilde alıcılarını beklemekte.
Hele o şemsiyelerin yüzlerindeki sinsi sırıtışı şimdiden görebiliyorum.
O çok bilmiş "bana mecbursun ho-neyy" bakışlarıyla bize bakmaları yok mu! Ov cizıısss!

Açık konuşmak gerekirse şemsiye sevmem! Uzuun yıllar boyunca varlığını inkar etmeye çalışsam da, her insanın bir dayanma sınırı vardır. İşte benim için o sınır, saçlarımın ıslanarak düzleştiricinin etkisinin yitirdiği ve cadı gibi göründüğüm andı!
İşte, sağanak yağmurlu bir günde canıma tak etti, savaş baltalarını gömdüm ve bir şemsiye aldım.


Ve o gün bugündür lanetliyim! Ne zaman şemsiyemi almasam ortalığı sel götürür; amaa ne zaman şemsiyemi alsam yanımdan ayırmasam bir damlacık yağmur bile yağmaz. İçimden "why mee, why me" diye çok sorular sordum.
Yanıt hep aynıydı: "YOU KNOW WHYY!"
"Şemsiye ve Ben" adlı hikayeme daha sonra devam etmeyi düşünüyorum(!); ama şimdi birkaç iyi laf edelim şemsiyeler hakkında! Eee hayat felsefem yiğidi öldür, hakkını ver oluncaa, sıra geldi hakkını vermeye.
Evet şemsiyeler işlevsel olarak harika ama peki ya elde taşıma olayı? Peki ya kapattığımızda ıslak halde nerede bekleteceğiz? Dahası küçülen, minilen şemsiyeler neden rüzgarda ters dönüp uçuyor, kırılıyor ve gerisi zaten rezillik... Nedeeen? Sırf uçmasın, eğrilmesin bükülmesin diye yanımızda aile boyu şemsiyeler mi taşımak zorundayız? Yoo dostum yoo, yıl olmuş 2013, halen daha nelerle uğraşıyoruz!
Neyse... Tabii sadece ben değilim şemsiye sevmeyen. Sanırım birçok kişide bu antipati olayı var. O yüzden de ünlü firmalar ve başarılı tasarımcıları devreye girdi. Süslediler püslediler, winter fashion'ın vazgeçilmezi dediler, herkese uygun bir model yaptılar ve şemsiye de level atlayarak bir aksesuar olarak hayatımızdaki yerini aldı.
İşte bu farklı, değişik tasarım şemsiyeleri aradım taradım buldum ve yan yana dizince ortaya gerçekten de sevimli bir görüntü çıktı. 

Buyurunuz:

İşte benim gibi şemsiye sevmeyenler için hayatı bir parça daha sevimli kılan şirin ve de gösterişli şemsiyeler burada. Benim favorim kalp şemsiyeler. Ne kadar işlevsel olur bilmiyorum ama pek sempatikler doğrusu. Kalp şemsiyelerin fiyatları 80 - 120TL arasında değişiyor. Peki sizin favoriniz hangisi?

Çok sevgiler, CB
Xx!

1 Ekim 2013 Salı

Sevin Okyay ile Köşe Bucak!

Ben derim ki bu program kaçmaz!
Sevin Okyay'ı tanımayan yoktur herhalde diye düşünüyorum.
Kendisi, on parmağında on marifet diye tabir edilen, edebiyat dünyamızın olmazsa olmaz isimlerinden bir tanesidir. Yazar, çevirmen, sinema eleştirmeni, radyo programcısı ve daha niceleri...
Harry Potter serisini bizlere sevdiren, o büyülü dünyanın kapılarının anahtarını elimize veren Sevin Okyay, yediden yetmişe gönüllerimize taht kurmuştur (Sevin Okyay, Harry Potter serisi çevirilerine 2.kitap olan Sırlar Odası ile, oğlu Kutlukhan Kutlu ise 3.kitap-yani Azkaban Tutsağı-ile dahil olmuştur).
Bundan böyle her cuma Sevin Okyay'ı dinleme şansına sahibiz.
Evet, doğru duydunuz.
Sevin Okyay ile Köşe Bucak, bundan böyle her Cuma 12.10'da NTV Radyo'da

Okuldan beri radyoyu çok seven(hatta bayılan) bir radyo programcısı olan benim için bulunmaz bir nimet bu!
Kültür sanat gündeminde neler olduğunu Sevin Okyay'dan dinlemek isteyenler...
Hangi filme gitsem diyenler...                                                                                                         Acaba güzel bir konser var mı diye merak edenler...
Saat 12.10'da radyonuzun sesini açın ve Sevin Okyay'a kulak verin.
Tanrım! Cuma günlerini bana daha ne kadar sevdirebilirsin merak ediyorum...
Dinleyin ve çok sevin!
Sevgiler, CB
Xx!