15 Kasım 2013 Cuma

Cover Babe: Sarah Jessica Parker

Kasım'da Cover Babe başkadır.
CB gururla sunar:
bir-CoverBabe-projesi!


Blogumun adı Cover Babe olduğundan bundan böyle her ay bir kapak kızı yer alacak dergide(blogda).
Ve ilk Cover Babe, Sarah Jessica Parker!


Sayı: 1/ Kasım 2013
Kapak kızı: Sarah Jessica Parker

Halk arasında bilinen adıyla, Carrie Bradshaw.
Bu kadını ya seversiniz ya da nefret edersiniz. Orta yolu yok. Biraz seviyorum diyeni hiç duymadım mesela. Kapak kızı olarak derginin ilk sayısında yer aldığından ben sevenler kategorisinde yer alıyorum haliyle.


Kendisi, Sex and the City ile vazgeçilmezimiz oldu.  Modadan ilişkilere her konuda bizlere tavsiyeler verdi. Ama 80'li yıllarda da hayatımızda unutulmayacak izler bıraktı. Mesela, 85 yılında çektiği Girls Just Want To Have Fun filminde olduğu gibi.


Filmin adı, kısa bir özeti aslında:) Cyndi Lauper da unutulmaz şarkısıyla filmi efsaneler arasına taşıdı.


6 yıl sonra SJP, L.A Story ile, ben baş rolde çok güzel oynarım diye adeta bas bas bağırdı, Sex and the City'deki başrolüyle deyim yerindeyse soprano çığlıkları attı!



Dizi gerçekten çok başarılı oldu, ödüller kazandı. Ama en büyük ödülü, bizlerin gönlüne taht kurmasıydı sanırım. O ışıklı şehirin yanında cosmopolitan ve o birbirinden farklı 4 kadın, adeta gözlerimizi kamaştırdı.


Sarah Jessica Parker'ın, bir moda ikonu olarak parlayan yıldızı bir daha hiç ama hiç sönmedi. Geçen gün bir yerde okumuştum, hepimiz birer yıldız tozuyuz yazıyordu. Eğer biz sıradan ölümlüler yıldız tozuysak, bu kadın toz, toprak, kaya parçası adeta:)



SATC ile efsanevi bir moda ilahı olmuş olabilir ama aslında bazı bölümlerde insanı ağlatacak kadar rüküştü. Tabii o ifadesi yok mu, "ben yine zirvedeyim" bakışlarıyla bizi bizden aldı ve kendimizi sık sık şu cümleyi kurarken bulduk:
"Yaa kadın süper yaa, kadına baksana 10 numara, şu kıyafetlere bak, çok...çok...çok kendine özgü, dahası var mı yaaa!" :)

Bununla birlikte, Manolo Blahnik gibi muhteşem bir ayakkabı ile tanıştırdı bizi Carrie.
Tam bir ayakkabı tutkunu. Hatta parası olmadığı bir zaman mağazaya gidiyor ve sadece ayakkabılara bakmak istediğini söylüyor. Sonra da ayakkabılara dokunup iç çekiyor ve ağzından şu sözcükler dökülüyor:
"Water water everywhere, but not a drop to drink!" 


Yaklaşık 400 tane ayakkabısı olan Carrie Bradshaw, bir gün New York'un orta yerinde 21.yy'ın en gözde suçlarından "hırsızlık" ile yüzleşir.
Hırsız çantasını, yüzüğünü alır ve ardından, "Ayağındaki Manolo Blahnikler'i de çıkar bakalım!" der.
İşte o anda Sex and the City'den Dehşetin Gözleri filmine geçiş yapılır:


Sevgili Carrie'miz, şokta tabii  o anda. "Nee???" demesinin ardından hırsıza "No no no nooo!!!" diye dil dökmeye başlıyor ama nafile.
"Lütfen bayım, en sevdiğim ayakkabılarım bunlar. Yarı fiyatına almıştım. Numuneydi."
Hırsız dinler mi hiç? Ayakkabıları aldığı gibi toz oluyor ortalıktan. Geride ise Carrie'nin çığlıkları,feryatları...
Sanki çantası, parası, cüzdanı, yüzüğü çalınan o değilmiş gibi,
"Biri yardım etsin. Ayakkabılarımı çaldı!" diye çığlığı basıyor.
Tam anlamıyla bir trajedi.
Ama o günden sonra Manolo Blahnik ismi farklı bir ün kazanıyor.


Zaman zaman dizide söylediği özlü sözler diye tabir edebileceğimiz monologlarla, 21.yy felsefecilerinden biri olarak yer alıyor hayatımızda büyük düşünür Miss Bradshaw!
"Bak bak Carrie de şöyle demişti zaten, bak tıpkı once upon a time, aaa bildiğin Carrie Bradshaw'ım ben yaa" olayı ve daha niceleri... İşte bunların hepsi Carrie Bradshaw'dan hayatımıza dökülen yüzlerce pırıltılı boncuk. Belki biraz da inci.

Dizinin bu kadar sevilmesini sağlayan en büyük faktörlerden biri de müziklerdi bana göre.
Klasiklerden R&B'ye, unutulmayan şarkılardan unutulan şarkılara kadar geniş bir soundtrack yelpazesi yer almakta albümde.
İşte en sevdiğim sahnelerden birine eşlik eden unutulmaz bir klasik:


Ve 6 sezon boyunca Mr. Big'den duyduğumuz belki de en akıllıca laflardan biri:
"Not corny, It's classic." İlk defa dediği bir şeye %100 katıldım ve sanırım hem ilk hem de son olmuştu:)

Gelelim tekrar Sarah Jessica Parker'a.
Kendisi halen daha yıllara meydan okumaya devam ediyor. Ne yapıyor ne ediyor, estetik mi botoks mu, detoks mu diye içten içe meraktan ölüyoruz. Belki hepsi, belki de hiçbiri.


Tek bildiğimiz kuşburnu mucizesi:))
Morluk ve kırışıklıklar için kuşburnu yağı masajı yapıyor ve bunun sayesinde cildinin yenilendiğini, kuşburnu yağının kırışıklıkları önlediğini söylüyormuş. Aklımızda tutalım bunu çünkü, kuşburnu erken yaşlanma problemini ortadan kaldırıyor ve Sarah Jessica Parker da her gün birkaç bardak kuşburnu çayı içiyormuş.
Marketler, süper ve hiper marketler ve daha niceleri!
Korkun benden, kuşburnu stoklarınızı bitirmeye geliyorum:)

O inanılmaz(hem gerçek hem de mecaz anlamda kullanılmıştır) saçları içinse hint yağı kullanıyormuş. Yani benim anladığım hint yağı saçı önce güzelleştiriyor sonra da kendi haline bırakıyor ne yaparsa yapsın diye:) Denemekte fayda olabilir tabii.

Carrie Bradshaw'dan ilham alalım diyorsanız, yapabileceğiniz tek şey kendinize özgü ve doğal olmak. Ve bunu tüm duruşunuza, karakterinize yansıtmak.
Aynaya baktığınız zamanki görüntü sizi hoşnut ediyorsa, başkaları için farklı olmaya, kendinizi bambaşka kalıplara sokmaya ne gerek var ki?


Derginin ilk sayısında konuğumuz ve kapak kızımız Sarah Jessica Parker'dı.
Çok güzel ve eğlenceliydi bence onun hakkında yazmak. Okumak da bir o kadar eğlenceli olur umarım.

Carrie Bradshaw ve Cover Babe'den sevgiler...
Once upon a time...Xx!

14 Kasım 2013 Perşembe

Coversize Babe!

Oversized!
Önüm arkam sağım solum, her taraf oversized olsa yine de bıkmam.
Bu yılın yıldızı olmaya aday oversized giysiler.
Diyorsanız ki nedir bu oversized ya da oversize... Şöyle, adından da anlaşılabileceği gibi büyük beden giysi ya da bedensiz giysi gibi bir anlama geliyor.


Kabanlar, paltolar, hırkalar, kazaklar... Her yana bulaşmış durumda oversize modası.
Yakıştırıp giyene ne ala, ama herkes beğenecek diye bir kaide de yok tabii ki.
Bununla birlikte 
ben de düşündüm taşındım, bir kaban bir palto almalıyım dedim.
Ne zamandır niyetliydim ve sonunda istediğim gibi bir kaban bulabildim.
Benim aldığım kaban Koton'dan. Bej, bordo, lacivert gibi renk seçeneklerinin içinden vazgeçilmez rengim olan siyah olanı seçtim. Çok da hoşuma gitti. Bu akşam kendimi kobay olarak kullanmayı düşünüyorum. İlk denememi yapıp, yeni kabanımla dışarı çıkacağım. Bakalım güzel olduğu kadar sıcak da tutuyor mu?

Parmaklarımı çapraz yaptım lütfen lütfen lütfennn, sıcak tutsun lütfenn diyorum bir yandan da içimden.
Donarak ölmek için daha çok gencim.

Sevgilerle, CB
Xx!

12 Kasım 2013 Salı

Bildiğin zaman makinesi!

Geçip giden huuuuuu,
Zamanları huuu huuuu bir yerlerde bulsam...

Annem 80'li yıllarda pek hoş giyinirmiş.
Zamanın modasıyla annemin zevki birleşmiş ve ortaya ipek gömlekler, şifon elbiseler, değişik yelekler, kadife ceketler ve daha neler neler çıkmış.
Ve haliyle bütün bunlar benim vintage mirasım:)
Fevkalade bir şey, her biri bildiğin zaman makinesi, dostum!
İşte annemin mezuniyetinden bugüne gelen dantel işlemeli yakasıyla, muhteşem ipek gömleği... Çok güzel, çok nostaljik. Bu gömleği gördüğüm anda bayıldım. O gün bu gündür, dolabımın favori parçalar arasındaki yeri çok sağlam.
Artık havalar soğuduğu için gömleğin üstüne Zara'dan kalpli hırkamı aldım.
Hırkaları seviyorum. Üşüyünce giy, sıcak mı oldu, çıkar gitsin.
Keşke hayat her zaman bu kadar kolay olsa:)

Çantam, yine annemden. O yıllarda büyük bir rüküşlüğün de sergilendiğini düşünecek olursak, annem bayağı zirveye oynuyormuş:)
Kotum Levi's. Swarovski ve Levi's iş birliği ile ne kadar ışıltılı kotlar yaratılabileceğini görmüş olduk bu koleksiyon sayesinde. Sınırlı sayıda üretilmiş olan bu benzersiz jean modeli, hala en sevdiklerim arasında! Işıltıya bir de yakından bakın:
Swarovski, hayatımıza ışıl ışıl bir efekt katıyor bence.
Peki ya sizce?

Sevgilerle, CB
Xx!

Yazarken: Mirkelam / Hatıralar

11 Kasım 2013 Pazartesi

#Special birthday!

Bugün pek sevgili Kitap Tutkusu blogunun 1. doğum günü!
Ben de tabii güzel bir kart yaparak hemen doğum günü mesajımı iletmek istedim.

İyi ki doğdun kitaptutkum.blogspot!
Birlikte nice
mutlu, eğlenceli,
historical, fantastik,
vampirik, heyecanlı, 
senelere...
Sevgilerle, CB
XOXO

Let's do Brunch!

Pazartesi, sevilmeyen gün!
Hele benim en sevmediğim gün.
O yüzden de bu hafta bir değişiklik yapıp 'hadi şu pazartesi gününü birazcık renklendirelim' gibi bir çabaya girdim ve güzel bir brunch keyfi yaptım.

Çay keyfi bir başka ama konsepti bambaşka!
Çayı en güzel porselenlerde içip de  İngiliz havasına girmemek imkansız. Ama hala havaya giremeyenler için ben derim ki;

Birçok baklava desenli hırka-kazak olabilir bu dünyada.
Ama hiçbirini ablamdan yürüttüğüm baklava desenli Zara kazağım kadar çok sevemem.
Sevmem. Nokta.
İnciler, annemin incileri... Onlar da bugün yürüttüğüm 2.parça:)
Baklava deseni ve incileri pek severim. Bu dünyada bir bütün olan ikililer vardır.
Çay ve çay kaşığı, köfte ve patates gibi.
İnci ve baklava deseni de benim gözümde, ayrılmaz ikililerdendir.
Bu kadar sohbet yeter.
Buyurun
CB'nin Brunch Keyfi'ne...
Bon Appétit!
Sevgiler, CB
Xx!

10 Kasım 2013 Pazar

Saat dokuzu beş geçe...


"Saat dokuzu beş geçe
Ata'm Dolmabahçe'de,
Gözlerini kapadı,
Bütün dünya ağladı."
...